Sep 8, 2014

Günah çıkarma

Hayatta asla en kötü diye bir şeyin olmadığını farketmem on altı yılımı aldığında şu cümleyi kurdum: "Ne zaman 'Tamam artık bu en kötüsü. Daha fazlasına katlanamam.' desen, daha kötüsü oluyor ve katlanıyorsun işte bir şekilde."
Şimdiye kadar yaşadığım tüm olumsuzluklara rağmen -ki temin ederim, az buz şeyler değil- hayatımdan şikayetçi değilim. Çünkü biliyorum ki daha kötüsü var. Her zaman vardır. Geçen yaz Bulgaristan'da ölmek üzereyken sadece şoktaydım, iyi kötü hiçbir şey hissetmiyordum. Karadeniz'in yüzüme çarpan dalgaları, suyun sesi ve güneşin tenime değen sıcaklığı dışında hiçbir şey yoktu o anda. Belki biraz pişmanlık. Ama onun da sonradan farkına varacaktım. Çünkü ölmek eylemi beyni ele geçiren bir şey. Hissetmiyorsun. Fazladan bir beş dakikan olsa kahrolacaksın belki. Ama olmuyorsun. 
2013 yazı kesinlikle kötü bir yazdı. 2014 yazı ise ona şapka çıkarttırdı. 
Olduğumu sandığım kişiden fersah fersah uzaklaşmaya başlamam bu yazın başına tekabül ediyor. Böyle söylemek vicdan mastürbasyonu olarak görülebilir ve belki de öyledir, ama kötü niyetle yola çıkmadığım her ilişki bir insanı daha üzmekle bitti. Böyle anlarda benim gibi bir insanın dibe vurması gerekirdi ama ben, düşmüyordum bile. Ölmek eylemine sıkışıp kalmıştım sanki, yıllardır şikayetçi olduğum hissizlik anlarının nirvanasını yaşıyordum. Sonra bir gün yeryüzüne düştüm. Ruhsal açıdan eksikliğini çektiğim düşüşleri fiziksel olarak tamamlamış ve ciddi anlamda kendimi mutsuzluğa sürüklemiştim. Dirseğimi kırmıştım. Yanlış teşhis ve tedavi sonucu kolum kilitlenmişti. Üstelik birtakım sebeplerden sigortam düşmüş ve devlet bana "Paran yoksa öl o zaman." demeyi uygun görüyordu. Ve zaten param da yoktu. Böylelikle fiziksel olarak çektiğim acıların üstüne bir de içten içe her zamankinden daha da hızlı ölmeye başlamıştım. Sol kolumu kullanamamak demek, bir daha yüzememek ve piyano çalamamak demekti. Biliyordum, öğrenmiştim; en kötüsü değildi. Ama yine de çokçokçok kötüydü. Zira hayatımı üzerine kurmaktan çekinmeyeceğim iki şeyi kaybetmek üzereydim. O sıralar biraz kendime acıyordum. Tek kolla dünyanın en başarılı yüzücüsü ya da en ünlü piyanisti olduğum hayaller kurup saatlerce ağlıyordum. Şimdi düşününce ahmakça hayaller bunlar ama ben paniklemiştim ve mutsuzdum bir kere. Sonrasında işler biraz yolunda gitmeye başlayınca kendime üzülmeyi ve kızmayı bıraktım. Benim hayatım biraz böyledir: Bir şeyler yolunda gitmeye başlıyorsa daha kötüsü geleceğindendir, ama asla en kötüsü değil. Kolum ve ben az çok toparlamıştık ki evsiz kaldım. Tipik ev arkadaşı durumları. Umrumda değildi, halledilir şeylerdi. Şu zaman oldu halledilmedi. Üzerine ben bir kere daha düştüm. Zaten bu yaz ben en az 50 kere düştüm. Yirmi yaşımda yürümeyi yeniden öğreniyor gibiyim. Bu düşüşle birlikte artık dirseğimi tamamen unufak ettim sanıyorum. Ve artık vaktim de yok. Gelinen son noktada evsiz barksız, sakatım. Ve belki vertigo. En kötüsü değil biliyorum ve mutsuz hissetmiyorum. 
Sadece bilmeni istedim, seni hiç unutmayacağım 2014 yazı.

1 comment:

Desdemona said...

ulan, bazı kısımlar hariç tam olarak bulunduğum duygu durumu..