Mar 27, 2011

Tam anlamıyla üstümüzden geçen bir sınav. Türkçe ve Fen'in kolaylığına karşın matematiği dayamışlardı resmen. Sosyal zaten hak getire, çok azına bakabildim. Felsefeyi yaptım ve ben bir zorluğunu da göremedim aslında ama genel kanı onun da zor olduğu yönünde. Ekşi'de başlığa baktım az önce, bazıları matematik kolaydı falan diyor. Evet, sadece matematik için 1 buçuk saat ayırırsan kolaydı. Zaten mat1'in ne gibi bir zorluğu olabilir ki allah aşkına? Ösym de yapabileceği tek şeyi yapmış ve dayamış işlemi. Böylece de çoğunluğun yetiştiremediği bir sınav olarak tarihe geçti YGS2011.

"Fiiller büyük, gri ve buruşuklardır. Zaten küçük, yuvarlar ve beyaz olsalardı aspirin olurlardı."

Mar 26, 2011

Bütün sene beklenen o gün geldi işte. Beynim sürekli sorgulamakta kendini, vicdanım ise rahat değil; itiraf etmek gerekirse... Elimden gelenin en iyisini yapmadım, farkındayım. Ama bu, "İstesem..." diye başlayan cümlelerimden dışında hiçbir şey. Zekama güveniyorum. Kendime güveniyorum. Ama asla öyle çok çok yüksekten uçmuyorum -ki düşersem eğer çok acıtmasın. Temkinli ve rahatım, evet. Başkalarına tepeden bakan bir rahatlık değil bu; tamamen özgüvenin getirisi. Şu an tek düşüncem, sınav salonundaki saatin rahat görebileceğim bir yerde olması. 

Ve tabi bir de, herkese başarılar.

Mar 25, 2011


Kolların çok güzel Zach.

Mar 22, 2011

sıkıntı

Gecenin garipliği gözle görülebilir derecede. Nefes alıyorum, ama içime çektiğim hava ciğerlerimi doldurmuyor sanki.

Mar 19, 2011

Elektrikli süpürgenin ve fön makinesinin çıkardığı sese bayılıyorum. Bunlarla aynı etkiyi yaratmasa da klavye sesini de seviyorum. Topuklu ayakkabının çıkardığı sesten ise nefret ederim. Ayrıca şu an adını hatırlayamadığım, duvar delmek için kullanılan o aletin çıkardığı sesten gerçekten nefret ederim, tahammül edemem. Bir de sessizliği severim. Evet, sessizlik iyidir.

Mar 15, 2011

H-içsel bi'şeyler.

Kelimelerin ucuzluğu mu karşılamıyor da susuyorum, yoksa karşımdakinin ucuzluğu mu susturan beni, emin değilim açıkçası. O kadar çok şey söylemek istiyorum ki. Bi' o kadar çok kişiye... Her lafın muhattabı üstüne alınsın istiyorum, ayrı ayrı. Çünkü hepsi aslında çok değerli insanlar. Daha da doğrusu, geçmişte öyleydiler. Geçmiş zamanda değerliydiler ve geçmiş zamanda insandılar...
Birine "iyi ki doğdun" diyebilmek istiyorum, gerçekten hissederek, "iyi ki yanımdasın"... Bir diğerinden de özür dilemek belki de, hayatıma girmesine izin verdiğim için.
Keşkelerim yok. Daha çok iyi ki vardılar. Ve... Şimdiyse iyi ki yoklar.
Biliyorum, büyük pişmanlıklar değil bunlar. Küçük insanların peşinden sürüklenen küçük parçalar. Bütün sorun "-lar" ekinde aslında. Bir şeylerin çoğullaşarak ağırlaşması kısaca.
-Bir şeyin çoğullaşarak her şeyleşmesi.

Mar 14, 2011

İngilizce bir yazının içinde bir rakam bulunuyorsa ve ben o yazıyı içimden okuyorsam eğer beynim nedense sayıyı Türkçe okuyor.

-Bu post, beynimin 9Crimes'ı "dokuz krayms" şeklinde okumasına ithafen yazılmıştır.

Not: Yazıdaki anlatım bozukluklarını bulmaya çalışmayınız, 
ben onları bilerek bozdum.