Nov 30, 2012

2012'de insan olmak.

Dün kişisel anlamda, hayatımın dönüm noktası olacağını düşündüğüm günlerden birini yaşadım. Bir şeyleri yapmak için her zaman sevmek ve çok eğlenmek gerekmiyor. Çocukluk yapmayı bi' kenara bırakıp bunu sonunda idrak edebildim. Nefret de etsem, yapmam gerekiyorsa elimden geleni yapmalıyım. 

Ve insanlar... Çoğu zaman, senin düşündüğün gibi değiller. Bu yüzden bazı şeyleri çok iyi değerlendirmeden geçirmeden kabullenmemek gerek. Böylece en çok "ben hep yanındayım" imajı çizenler, ilk fırsatta kıçına tekmeyi attığında hazırlıklı olmuş olursun en azından. 

Bir de,
EVRENDEKİ EN İYİ VE EN İLGİLİ DANIŞMANINA DENK GELDİĞİM İÇİN DÜNYA ŞANSLISIYIM.

Nov 21, 2012

moralim bozuk

Spam yorumları sileceğim derken son yapılan 40-50 yorumu sildim yanlışlıkla.:'(((((((((((( NEFRETİMSİN ANONYMOUS VE SPAM YORUMLARI!

Nov 13, 2012

Büyüyünce okuyacağım bunları, ondan yazdım hep.

Size de çok güzel şarkıların çok güzel klipleri olması gerekliymiş gibi gelmiyor mu bazen? Ne bileyim, mesela şu şarkının nasıl çok güzel bi' klibi olmaz anlamıyorum. Hatta BU ŞARKININ NASIL KLİBİ OLMAZ? Neden bazı şarkıların klipleri var da bazılarının yok? Klipleri olmayanlar, olanlardan daha mı az güzel? Ne yani? Evet, şu an o kadar işim gücüm yok ki yatana kadar belirli periyotlarla bu olaya sinir olmayı planlıyorum.

Ve ayrıca, yine yazacak bir şey bulamamama rağmen yazma isteğiyle dolduğum anlardan birindeyiz. Yazma isteğimle yazabileceğim şeyler hiçbir zaman aynı anda varolamıyor nedense. İlkokulda tuttuğum günlüklerde bile bu böyleymiş. O zamanlar "Gelecekte bunları okuyacağım, o yüzden yazmalıyım." şeklinde bir de bahane bulmuş, bol bol saçmalamışım. Az çakal değilmişim.

Bu arada, tam şu an yazının başlığını attım da aklıma bir şey geldi... Şimdi bu "büyüme" eylemi hayatın her anında -kâh fiziken kâh ruhen- devam ediyor ya hani, sizi de korkutuyor mu benim kadar? Yani büyüme eyleminin yaşlanmaya evrildiği kısım daha korkutucu pek tabii de ne bileyim bazen üzülüyorum ya. Bi' gün gelecek ve ben olmayacağım. Bildiğin üzücü. OF NEYSE. Duygusal -ve çok güzel- şarkıların, hayatım -bilhassa ruh halim- üzerindeki etkilerine sitem ederek kapanışı yapıyorum.

Nov 8, 2012

N'apıyonuz?

Şimdi size yegane dünya görüşümü açıklayacağım: Şarkı dediğin şeyi, eşlik etmeden de dinlersin. Ama eşlik ederek bi' başka dinlersin. Ve benim bu zevkim -hatta tutkum diyelim, evet- TAMAMEN elimden alındı. Durumun vahametini hissedebiliyor musunuz?
Böyle ses geçirmeyen bi' hava kapsülü olsa. Oda arkadaşlarım ders çalışıyorken canım şarkı söylemek istediğinde kafama geçirebilsem. Hatta içinde uçuşan su molekülleri de olsa -susadığımda gidip içmeye çok üşeniyorum çünkü, susuzluktan ölebilirim bi' gün-, böyle kurbağaların sinekleri yakalayıp yutması gibi su molekülü peşinde koşsam ama o mutfağa gitmek zorunda kalmasam...
NEDEN ÇOK ŞEY İSTİYORUM BEN HEP? 
Bugün de sevgilisinden yeni ayrılmış bi' arkadaşımın mutlu mesut bi' çift görüp iç çekmesi üzerine böyle çiftleri görmeyi engelleyen gözlük olsun istedim. Hatta böyle bi' icada benim adımın verilmesini, adımın sonsuza kadar yaşatılmasını da istedim. Çünkü adımın sonsuza kadar yaşaması gibi gerizekalıca bi' hayalim var kendimi bildim bileli. Hayır, adım yaşasa n'olucak ben öldükten sonra. Onu da bilmiyorum ama istemekten de vazgeçemiyorum. Öyle de saçma işler.
Neyse, canımın sıkkın olduğu yeterince anlaşıldı sanıyorum. Bir an önce yalnız yaşamaya başlamam lazım. Çünkü habitatım, içinde insan olmayan dört duvarlar. Varsa bi' de kapınızı alırız.
Mozart'ın Requiem'i ve koca bi' can sıkıntısı eşliğinde yazdığım bu yazıya yaraşır son cümle geliyor:
Sağlıcakla kalın..............

Ya da bi' saniye. Bi' şey daha anlatıcam. Bugün bi' arkadaşım tramvayda adamın birine "Pardon, geçebilir miyim?" dedi ve "Tabii ki, buyrun." gibi bi' cevap beklerken "HAYIR!!!" yanıtını aldı. Sebepsizce. Buna neden kahkahalarla gülesim geliyor benim? Ruh halim o kadar mı bok gibi?
Ayrıca okulda bi' kız bu soğukta atletle geziyordu günlerdir. Bugün kışı getirmiş ve kısa kollu t-shirt giymiş. Biz de salak gibi(!) montlarda atkılarda teselli arıyoruz işte.
Bi' de bi' de dün Cloud Atlas'a gittim. Beğendim aslında ama tam beğendim gibi de değil, böyle bi' garip beğendim. Bu filmle ilgili bi' yazı yazmak istiyorum ama "Yazacağım." dersem biliyorum ki yazmayacağım.
Tamam, şimdi sağlıcakla kalabiliriz.