Hayatını evi ve işi arasında gidip gelerek harcayan biri olduğumu düşündüm az önce. Dünyada en korktuğum şeyin kör olmak olduğunu sanırdım ama şu an bu düşüncenin yarattığı korku -daha doğrusu öyle birine dönüşebileceğimin korkusu- içime çöreklendi resmen. Gerçi mükemmel bir hayat yaşamış olmakla bu tarz bir hayat yaşamış olmak arasında nasıl bir fark var, onu da tam kestiremiyorum. Bu dünyada adının, ölümünden sonra bile bir dolu övgü sözcüğüyle birlikte anılacak olmasının ölmüş birine ne gibi bir getirisi olabilir ki? Çocukları için onur duyulacak, örnek alınacak biri mi olur? Ya da şöyle sorayım, çocukları için örnek alınacak biri olsa n'olur? Hatta gelecek nesiller için çok önemli biri olsa n'olur? Sadece yaşıyoruz işte. Ne şekilde olduğunun önemi bile yok aslında. İşin aslı, bazen her şey olduğundan bile anlamsız geliyor.
Bir de yazın Bulgaristan'da olacağım için kaçıracağım Morrissey konserine istinaden sanırım; sürekli ama sürekli Morrissey dinliyorum şu ara. Hatta hayata geliş amacım Morrissey şarkılarına eşlik etmekmiş gibi hissediyorum.
No comments:
Post a Comment