Sep 29, 2011

Kısacası huzursuzum.

Geçen gün otobüse, yürüme engelli bir adam bindi. İneceği yerde de her normal vatandaşın yapması gerektiği gibi "duracak" yazısının yanmasını sağlayan o kırmızı düğmeye bastı ve bir de ek olarak şoförden, tekerlekli sandalyesiyle inebilmesi için rampa denen o şeyi açmasını rica etti. Ama şoförün tam da o sırada yanındaki adamla konuşmak gibi çok önemli bir işi vardı ne yazık ki. Dolayısıyla rampa falan açılmadı. Adam, yine de bir umut "Kaldırıma çok uzaksınız, rampa açılmayacak." dedi. Şoförümüz oralı bile olmadı pek tabii. Otobüs tekrar yol almaya başladı. O sırada adamı duymuş olan ben de dahil birkaç kişi içten içe huzursuz olmaya başladık. Huzursuzduk ama bir şey de yapmıyorduk. En sonunda bir kadın "Duymadı mı acaba?" dedi, bir şey yapmamış olmanın verdiği huzursuzlukla. Neyse, sonuç olarak adam nihayet iki durak sonra inebildi. Tam inecekken o rampa denen şeyin, yine kaldırıma uzak olduğunu gördü ve şoföre söyledi. Şoför de "Araba parketmiş, kaldırıma yanaşamadım. Ben yardım edeceğim abicim sana." dedi ve cidden adama yardım etti. Adamı indirirken de kaldırıma yanaşmasını engelleyen, park halindeki aracın sahibine söyleniyordu. Hatta hepimizin duyacağı şekilde bağırıyordu: "Ayıp değil mi bu arabayı buraya parketmişsiniz?! Sizin yüzünüzden bir vatandaşımız mağdur oluyor burada!" Adamın indikten sonra yokuşu çıkışını huzursuzca izledim. Hâlâ huzursuzum. "En azından kendime bir pay çıkarabiliyorum." da yetmiyor bu defa huzursuzluğuma.

Bir de bu aralar, kimseye saygısı olmayan insanların bile herkesten saygı beklemesi; insanların, demokratik bir ülkede yaşadığımızın altını yüzlerce kez çizdikten sonra, fikirlerine sorgusuz sualsiz katılmamızı beklemeleri; yine demokrasiyi ve eşitliği savunan insanların hoşgörüden bihaber yaşamaları; değişik fikirlere bu derece kapalı olunması ve daha birçok şey fena halde canımı sıkıyor. Ama bunları buraya yazsam ne değişecek diyorum, susuyorum. Başka biri bunları konuşsak ne değişecek diyor, susuyor. Bir diğeri, bu böyle gelmiş böyle gider artık diyor, susuyor. Ve farkında mısınız bilmem ama hepimiz sürekli başkalarının bir şeyler yapmasını bekliyoruz. Ki en başından beri söylediğim gibi buna ben de dahilim. İşte bu defa öyle olmasın istedim. Bilmem anlatabildim mi?

12 comments:

Eternal said...

"Ben yaptım" diyemediğin için arkadaşının senin yerine ceza alması kadar kötü bi durum tabi. Bazen öyle zaman oluyo ki çok şeyler söylemek istiyorsun ama ağzından çıkmak bilmiyor sözcükler. En azından geç de olsa yapılması gereken yapılmış. O tür insanlar için de ders çıkarmasını bilmedikleri sürece yapacak bir şey yok. -ne çok konuştum yea-

Neşe said...

yapılması gereken yapıldı ama adam tekerlekli sandalyeyle iki durak geri gitmek zorunda kaldı ve dahası şoför hâlâ hiçbir şeyin farkında değildir muhtemelen. dediğin gibi, önemli olan ders almaktı ve kimse hiçbir şeyden ders almadı. sanırım bir tek ben taktım kafaya. içime dert oldu. huzursuzum kaç gündür.

ayrıca bi' sınırlama yok, içinden geldiği gibi/kadar konuş gitsin.

Gülşah said...

Engelli insanları topluma kazandırmak ne kadar zor biliyor musunuz? Bugün karşılaştığın o insan dışarıya çıkacak cesareti bulabiliyor lakin onun on katı kadar da cesaret bulamayıp topluma karışamamış insan var. Sebep mi? İşte bu anlattığın olay gibi yüzlerce şey.
Şoforü karşısına alıp "Ulan şerefsiz, birgün tekerlekli sandalyeyle yaşamaya çalış bak bakalım günde önüne kaç engel çıkıyor!" diye bağırmak istiyor insan adeta. Engelleri kaldıralım.
Çok duyarsızız. Sen sadece bugün karşılaştın, bugün hatırladın, bugün huzursuz oldun. Ve belki bi kaç gün daha olacaksın. Sonra? Sonra sen ve o otobüste huzursuz olan herkes unutacak. Ben hergün karşılaşıyorum. Hergün. Hergün huzursuz oluyorum. Topluma avazımın çıktığınca bağırmak istiyorum. Biraz daha hassasiyet! Unutmayalım onları da...

Neşe said...

Deborah, çok haklısın ama kendi adıma kolay kolay unutacağımı sanmıyorum şahsen. zira ilk defa böyle bir şey yaşadım. bir sonrakinde sessiz kalıp her şeyi bir köşeden izleyeceğimi sanmıyorum.

Gülşah said...

Unutma JG, unutturma...
Çok hassas bi anıma denk gelen yazın adeta kurşun gibi indi beynime: Zıbaaammm! :)
Duyarlılığın için teşekkürler, yazı harika.

Mia Wallace said...

gerçekten çok düşüncelisin.
duyarlılığın takdir edilesii..

harika bi yazı olmuş ve insan okuyunca şöyle bir durup düşünüyor.

mutsuz olma ama sen!

Neşe said...

ben teşekkür ederim:)

Neşe said...

mia, teşekkürler. yazı biraz iç dökmek amaçlı oldu açıkçası ama bu konuda hassas insanların olduğunu görmek sevindirdi:)

ekin said...

anlatabildin. öyle.

Neşe said...

o zaman. güzel.

Fanny Brawne said...

Bazı şeylerden umudumu kesmişken, böyle yazılar okumak ve onlara destek çıkan insanlar görmek öyle güzel ki... Özlemişim.

Neşe said...

Ben de senin yorumlarını görmeyi ve dahası blogunu okumayı özlemişim:/