Dec 31, 2010

-

Yeni yıla birkaç dakika kalmışken bu mimi de aradan çıkarayım dedim.
Dante'ye teşekkürler ^-^


1.Yeni yila nasil ve kimlerle girmek istiyorsunuz?
Kraliçesi olduğum bir ülkede halka açık verdiğim bir davet ile. 


2.Yeni yildan beklentileriniz nelerdir?
Daha az hayalperest olmak.

3.Yeni yil sence ne demek?
Bir sonraki yıl başında eskimiş olacak bir sene daha.

4.Yeni yilda ne olursa cok mutlu olursun?
Şu sınav belasının sonucu iyi olursa.


5.Yeni yila dair mesajin nedir?
Postif olunnn!:)

Dec 30, 2010

.

Telefonun alarmı olarak ayarladığım şarkı çoktan yarısını geçmiş, yine de inatla uyanmam için çalmaya devam ediyor. Uyanıyorum. Her zamanki gibi geç kalmışım. "Boşver." diyor içimdeki. "Gitme bugün." 
"Hayır." diyorum, "Olmaz. Gitmeliyim." 
Kalkıyorum.
Her sabah yaptığım rutin şeyleri tekrarlıyorum.Çıkıyorum. 
Yaşadığım yer çok büyük bi yer sayılmaz. O yüzden insan yüzleri tanıdık gelir hep. Bu sabah öyle gelmiyor. Biraz daha ayılabilmek için bir sonraki durağa kadar yürüyorum.
Karşımdaki kediye bakıyorum. Bakışlarıma karşılık o da bana dikiyor gözlerini. Yeşilini sevmem. Bu sabah öyle olmuyor. Hoşuma gidiyorlar. 
Minibüs geliyor. Biniyorum. 
"Her sabah bu saatlerde dolu olur." diye düşünüyorum boş arabaya bakarak. Şoföre parayı uzatıyorum. Adam aynadan bana bakıyor. Dedim ya, burası pek büyük bir yer sayılmaz. O yüzden şoförlerin yüzleri tanıdık gelir hep. Bu defa öyle olmuyor. Aynadaki adam yabancı geliyor. 
En arkaya geçiyorum. Yolun akıp gidişini izliyorum. Tanıdığım yollar o an bana çok yabancı görünüyorlar. 
Okula geliyorum. Müdür yardımcısı etrafta görünmüyor. Şaşırıyorum. Bu sabah azar işitmeyecek oluşuma sevinerek sınıfa çıkıyorum. Sınıfınızdaki insanları tanırsınız. Bu defa öyle olmuyor. Her birinin yerinde tanımadığım insanlar oturuyor. 
Özür dilemek için hocaya bakıyorum. Tanımıyorum. 
Omuz silkip sırama geçiyorum. Yalnız oturuyorum. İnsanlar konuşuyor. Hiçbirini duymuyorum. Hala aklımda uyku var. "Biraz daha uyuyabilseydim…" diye düşünüyorum.
Arkamda oturan yabancı insana bakıyorum. Gülümsüyor, gülümsüyorum. Sonra sıramı biraz daha öne çekiyor, ondan uzaklaşıyorum. Biliyorum ki gülücüklerinin altında gizli hançerleri ve saplamak için fırsat kolluyor. Aldırmıyorum. 
Saat 9:10. Tahtadaki kadına bakıyorum. Genelde incelerim. Bu defa öyle yapmıyorum. Saate bakıyorum. Hala 9:10. Sıkılıyorum. Sonunda zil çalıyor. Hala aklımda uyku var. Yüzümü yıkayıp ayılabilmek için tuvalete çıkıyorum. Aynaya baktığınızda, karşınızdaki yüz size yabancı gelmez. Bu sabah öyle olmuyor. Ötekileşiyorum.

Dec 24, 2010

Saçmalardan Seçmeler II

Eski kayıtlarımı kontrol ederken bir sürü taslak yazmış olduğumu farkettim. Ne zaman, hangi ruh halleri içinde bunları yazdım hatırlamıyorum ama "Boş boş durmasınlar, yayınla gitsin." dedim ve işte buradalar. 

*Çarşamba günü Eskişehir'deyim. Eskişehir'in havasına küfrede küfrede dönücem yine. 
(Bu günü hatırlıyorum. Dönerken siste kaybolmuştuk.)
*Çok düşünmeyi bıraktım, gelişigüzel yaşıyorum

*Ben sıkılgan bir insanım. 
(Ben de.)


*Yaşlılık iyice kendini göstermeye başladı. 2 saattir falan sağ ayağıma basamıyorum. Romatizma galiba. Ayrıca ellerimdeki eklemlerim de ağrıyo. Bi de suratımın sağ tarafında bi sertlik var tümör falan olabilir gibi geliyo.
(Oha! Buna cidden güldüm şu an. Abartmak falan değil bu, acilen yeni bir kavram üretmeliyiz.)

*Bazen kafamın içindeki basıncın
(Sanırım fazla basınç nedeniyle cümleyi tamamlayacak nöronlarım hasar gördü.)

*Ne kadar zaman oldu tam kestiremiyorum ama giremediğim şu iki, bilemedin üç hafta içinde mail kutumda 130 tane mail birikmiş, ama tek beklediğim, gelmesini gerçekten istediğim mail hâlâ gelmemiş... 
(Ve o mail hâlâ gelmedi.)

*Orta çağ olayına benim kadar özlem duyan var mıdır, bilmiyorum. N'olurdu sanki rönesansta doğsaydım.

*şimdi bir kahve yapıp güneşin karşıdaki evin camlarına yansımasını izlemenin tam zamanı .

*Bakışlarımı bir yere park ediyorum sık sık.

*İşte ben bunlardan nefret ediyorum:
Birine soru sorduğumda sorumun havada kalmasından,
Cebimde bir sürü madeni para bulunmasından.
(Evet, hala da nefret ederim.)

*Yalnız değilim ama etrafımdakilere rağmen yalnız hissediyorum işte.




*Takıntılı olduğum 3 şey vardır:
-Boyum
-Yaşlanma hissiyatım dolayısıyla yaşım
-Saçlarım

*"13 yaşındaki Amerikalı Jordan Romero Everest'e tırmanmış.. Ekmek almaya git desen gitmez piç."
(Bunu twitter'da okumuştum. Neden taslaklarda bilmiyorum ama hoşuma gitmişti işte.)

Dec 22, 2010

Saçmalamanın yeri zamanı olmaz dedik, geldik.

Peki, tamam. Geçen senelerin amorti bile vurmamış piyango biletlerini saklamanın ne gibi bir uğur getirebileceği hakkında en ufak fikrim olmamasına rağmen onları saklamaya devam ettiğimi ve -muhtemelen- önümüzdeki senelerde de devam edeceğimi inkar etmiyorum. Ama annemin, cüzdanıma her baktığında "Aa! Yeni bilet mi aldın?" demesi de nesi? Sanırım dejavu.

Uzun süreden beri tatsızım. Bu tatsızlığımın benim de bildiğim tek bir sebebi var ama hayır, sana söylemeyeceğim. Sadece şıpsevdiliğimin yeniden baş göstermesinin bununla çok alakası var. Tanrım! 5 yaşındaki çocuklar gibi konuşmaya başladığımı hissettim nedense. Herneyse. Demek istediğim, neydi hatırlamıyorum. Ama gözümü en uzaklara dikmiş olmam, yakınımdaki erkeklerden asla hoşlanamıyor olmam; ya beynimin benden habersiz geliştirdiği bir çeşit savunma psikolojisi ya da farkına varmadan gay oldum! 
Ama hayır, yalnız hissetmiyorum. Küçükken "Atam izindeyiz." yazısını, "Tatildeyiz, artık okul yok oooh." şeklinde algılayan tek kişinin ben olmadığımı öğrendiğimden beri asla yalnız hissetmiyorum. Çünkü biliyorum ki düşündüğüm, hissettiğim ne olursa olsun -hatta daha da dramatize edersek, çektiğim acılar nolursa olsun- bir yerlerde aynılarını, hatta daha beterlerini yaşayanlar var. (ulan buraya bir "yıkılmadım, ayaktayım" koymak vardı ama dur şimdi olmaz.) Aslında 6 milyarlık bir populasyonda "Yalnızım ben yeaaağ, böhüüüee." diye sızlananların kıçlarını tekmeleme ve alınlarını sıvazlama isteğim de buradan geliyor.

Barkın'ın doğum gününü kutlamayı unuttum! Hem de 20 gün kadar geciktim! Lanet olsun. Onu unutmak istemiyorum asla, her ne kadar o kendini unutturmak istese de. Yine de doğum gününü, kendi doğum günümü düşününce hatırlamam unutmaya başladığımı mı gösterir?! Tanrım hayır, sadece kafam çok dolu.
Lafı geçmişken, 4 gün sonra insanlar 1 yıl daha yanlarında olduğum için sevinecek ve doğduğum günü kutlayacaklar. Bense, sadece 1 yıl daha yaşlanmış olduğum için üzüleceğim.

Klasik nokta cümlemi koymak istiyorum (bkz: son derece yeni kavramlar): N'apim yani?!


Dec 16, 2010

Bazı şeyler sürekli kendini tekrarlar durur.

Neden bilmiyorum, ara ara aklıma şu replik gelir;
"Adı Devrim olan bir arabanın sokaklarda dolaşmasına izin vermezlerdi zaten."



En iyisi dinlemek,