Jan 30, 2014

Arietta... Yalnızlık kederi

(...)

Bir gün bir arkadaşını evine çağırır Beethoven.
"Yeni bir sonat besteledim. Galiba şu ana kadar yazdığım en iyi eser, bir dinlemeni isterim" der.
Eve gelip eseri dinlemeye başlayan dostu, birkaç saniye sonra Beethoven'ı durdurmak zorunda kalır.
Çünkü piyanodan anormal denilebilecek kadar kötü ve bozuk sesler çıkmaktadır.
Piyanonun kapağını açarlar...
Bütün teller kopmuş, çekiçler kırılmıştır...

Beethoven haftalarca, aylarca fark etmemiştir piyanosunun tamamen bozulmuş olduğunu.
Ne hazin bir kederdir yazdığını duyamamak...
Ne büyük bir yalnızlık...
"Asıl sağırlık içsel sağırlıktır" derdi Beethoven...

İnsanoğlu yalnızdır...
Genç bir kız, "Sevgilimle birbirimizi tanımaya çalışıyoruz" diyorsa...
Anlayın ki, "kendisini tanımaya çalışıyordur" henüz
O yalnız kız...
Bir sanatçı, "Yeni bir eser üzerine çalışıyorum" diyorsa...
Anlayın ki, "kendisindeki yeni şeyleri keşfetmektedir"
O yalnız sanatçı...
Hayatla sonuna kadar mücadele eden bir ilk bölümü var Opus 111'in.
Yalnızlık mücadelesi bunun adı.

Ama beni bu yazıyı yazmaya zorlayan aslında eserin ikinci bölümü.
Arietta...
Evreni ve insanı içselliğiyle bu dünyada en iyi anlatan müzik...

"Bu sonatın akılda kalan bir melodisi var mı?" diye sorabilirsiniz...
Akılda kalan...
Belki yok.
Ama "içte kalan" var...

(...)

- yalnızlık kederi / bir müzisyenin notları, Fazıl SAY.

Jan 27, 2014

Dünyanın en güzel roman başlangıcı.


...dilin ucu damaktan dişlere doğru üç basamaklık bir yol alır, üçüncüsünde gelir dişlere dayanır.
Lo
Li
Ta
.

Jan 19, 2014

18.01.14

...

Jan 10, 2014

"Ölüyorum tanrım, bu da oldu işte. Her ölüm erken ölümdür. Biliyorum tanrım. Ama, ayrıca, aldığın şu hayat... Fena değildir, üstü kalsın."

Henüz yirmili yaşlarımın ilk ayını bile geride bırakmamışken, her şey AŞIRI garip gelmeye devam ediyor. Yaşamak gitgide garipleşiyor ve anlamsızlaşıyor sanki. Küçük bir çocukken hepimiz "günün birini" bekledik, yapmayı planladığınız bütün o şeyler için. Şimdi günün birinin bir türlü gelmediğine şahit oluyor ve belki de bazılarımız için asla gelmeyeceği gerçeği ile yüzleşiyoruz. BİZ BÖYLE PLANLAMAMIŞTIK, değil mi? Siz de böyle planlamamıştınız. Ben mesela, kırkıma gelebilirsem; ölmeyi planlamıştım. Şimdi yarısını yaşamışken, yapmayı planladıklarımı ömrümün kalan yarısına sığdırabileceğimdense ciddi şüphe duyuyorum.

Şimdi, tam şu an, yüzmek için girdiğiniz bir denizde boğuluyor olduğunuzu hayal edin. Uzakta minicik kalmış insanlar, suratınıza çarpan metrelik dalgalar yüzünden kesilen nefesiniz ve yuttuğunuz tuzlu su, ayaklarınızın yere değmiyor oluşunun içinizde yarattığı tedirginlik ve dalgalar yüzünden arada sırada görebildiğiniz gökyüzünden başka hiçbir şey yok o anda. Küçükken sorsanız böyle bir anda SONUNA KADAR ÇABALAYACAĞIMI söylerdim size. Sürekli ölmeyi planlayan birinin, planlamadığı bir vakitte ölmeyi reddetmesi de anca bir çocuğa yakışırdı zaten; kendime yakışan cevabı vermiş olurdum. Ama bu yaz, tam da böyle bir anda her şey o kadar normal geldi ki. Ölüyordum, hepsi buydu. Kafamdan binlerce şey bi' anda akıp geçti. "Neden kimse yardım etmeye gelmiyor? Beni farketmediler mi? Ne yani? Gerçekten ölüyor muyum? Böyle mi? Hayır hayır! Henüz ölemem!! Daha planladıklarımı yapmadım ki! DAHA HİÇBİR ŞEY YAPMADIM Kİ! 
Neyse, 
n'apalım. 
Ölüyorum işte, 
hepsi bu."
Sonrası beklemek. Öylece bekledim. Birinin gelip kurtarması değildi beklediğim, ölmekti. Öyle ya, ölüyordum işte. Çabalamaya ne gerek vardı? Elimi uzatsam tutacağım bir hayatım vardı ama uzatmamayı seçiyordum. Çünkü işe yaramayacağını düşünüyor olmalıydım, bilemiyorum.

Sonra o güne kadar ölmesi için milyon kere dua ettiğim adam, beni kurtarmaya geldi. Ama başaramadı. Birlikte daha da açıklara sürüklendik. Sonra ben korktum. Kendi hayatım için korkmadığım kadar çok korktum. Çünkü birinin senin yüzünden ölmesi düşüncesi, yani birini öldürmek; kendi hayatından vazgeçmekle kıyaslanamazdı. Hehe, çocukken seri katil olmayı düşlediğimi de anlatmış mıydım size? Neyse, sonra ben öyle delicesine çabalamaya başladım ki... İnsanlar bizi farketti ve hep beraber çıktık. Kafam, midem allak bullaktı. Her şeyden bu kadar kolay vazgeçebilmem, beni ciddi manada şoka sokmuştu. Ve küçük bir çocukken, ölmesi için tanrıya yalvardığım adamı kendim öldürmeyi planlamamıştım besbelli.

Keşke düşünme eylemini kontrol edebilen bir düğme olsa ve kapatabilsek. Bunu bazen o kadar çok istiyorum ki... Daha önce, çocukken bu konu üzerine bir roman yazmaya çalıştığımı anlatmış mıydım size?

Jan 2, 2014

Bir gün kafamın içinden dışarı çıkabilecek kadar büyüyebilecek miyim sence Molina?

http://www.youtube.com/watch?v=2kfkUUkEGtc

Bu, hiçbir zaman benimle bir başkasının arasındaki bir şey olmadı. Öyle göründüğü zamanlarda bile. Bu, her zaman müzikle benim aramdaki bir şeydi. Yalnızca müzik ile benim.
Kolayca dile gelmemesinin sebeplerinden biri de bu.
Bu müzisyenlerle benim aramdaki bir şey bile değil,
ama anlatamıyorum.
Çünkü dediğim gibi; bu,
sizinle benim aramdaki bir şey olmaktan çok uzak.