(...)
Bir gün bir arkadaşını evine çağırır Beethoven.
Bir gün bir arkadaşını evine çağırır Beethoven.
"Yeni bir sonat besteledim. Galiba şu ana kadar yazdığım en iyi eser, bir dinlemeni isterim" der.
Eve gelip eseri dinlemeye başlayan dostu, birkaç saniye sonra Beethoven'ı durdurmak zorunda kalır.
Çünkü piyanodan anormal denilebilecek kadar kötü ve bozuk sesler çıkmaktadır.
Piyanonun kapağını açarlar...
Bütün teller kopmuş, çekiçler kırılmıştır...
Beethoven haftalarca, aylarca fark etmemiştir piyanosunun tamamen bozulmuş olduğunu.
Ne hazin bir kederdir yazdığını duyamamak...
Ne büyük bir yalnızlık...
"Asıl sağırlık içsel sağırlıktır" derdi Beethoven...
İnsanoğlu yalnızdır...
Genç bir kız, "Sevgilimle birbirimizi tanımaya çalışıyoruz" diyorsa...
Anlayın ki, "kendisini tanımaya çalışıyordur" henüz
O yalnız kız...
Bir sanatçı, "Yeni bir eser üzerine çalışıyorum" diyorsa...
Anlayın ki, "kendisindeki yeni şeyleri keşfetmektedir"
O yalnız sanatçı...
Hayatla sonuna kadar mücadele eden bir ilk bölümü var Opus 111'in.
Yalnızlık mücadelesi bunun adı.
Ama beni bu yazıyı yazmaya zorlayan aslında eserin ikinci bölümü.
Arietta...
Evreni ve insanı içselliğiyle bu dünyada en iyi anlatan müzik...
"Bu sonatın akılda kalan bir melodisi var mı?" diye sorabilirsiniz...
Akılda kalan...
Belki yok.
Ama "içte kalan" var...
(...)
(...)
- yalnızlık kederi / bir müzisyenin notları, Fazıl SAY.