Showing posts with label Neşe rüyalar aleminde. Show all posts
Showing posts with label Neşe rüyalar aleminde. Show all posts

Aug 20, 2013

Çok fazla rüya görüyor oluşumdan daha garip olan şey rüyalarımın uzunlukları.

Rüyamda, ailem velet halimi tiyatro sahnesinde iki adamın sunduğu programvari bir şeyi seyretmeye götürüyorlar. Seyircilere de söz hakkının tanındığı, hatta ara sıra içlerinden birinin sahneye davet edildiği bir program bu ama içeriğini pek anımsayamıyorum şu an. Sonra sunuculardan biri, beni sahneye çağırıyor. Sahnede çok güzel zaman geçiriyorum ve hatta sahneden inerken selam veriyorum seyircilere ve nedense millet kafayı yemiş gibi beni alkışlamaya falan başlıyor. Ben tabii ilgiden dört köşe olmuş bir şekilde yerime dönüyorum. Gel zaman git zaman, o adamlar ikinci ailem gibi bir şey oluyorlar. Sürekli onlarla sahneye çıkıp showlarının bir parçası oluyorum ve bundan çok da hoşlanıyorum. Bu şekilde çocukluğum geçiyor fakat bu sırada o adamlar kimseye haber vermeden ortadan kayboluyor. Gösteri yaptıkları tiyatro sahnesi de bana ve yakın arkadaşım olan içlerinden birinin oğluna kalıyor. Çocuk sessiz, sakin bir tip ve hiç onlarla sahneye çıkmamış. Bu anlamda, ben ondan daha yakınım diyebilirim bu ikisine. Bizden başka 2 erkek ve 2 kız olmak üzere 4 arkadaşımız daha var grubumuzda. Ara ara sahnede veya başka bi' yerde buluşup bir şeyler yapıyoruz vs. Sonra bi' gün, o adamlar geri dönüyor. Ve o adamlardan birinin aslında kadın olduğu gerçeğini öğreniyorum. Bunca zaman ikisine de baba gözüyle bakmışken biraz şaşırıyorum tabii. Onları tekrar gördüğüm için sevinmem hasebiyle erkek olanın boynuna sarılırken "Aslında kadın olduğunu bilmiyordum." gibisinden bir şeyler söylüyorum. Ve sonra bir gösteri daha yapıyoruz ama seyirciler artık yaptıkları oyunlara ve showlarına ilgisini kaybetmiş gibiler. Gösterinin bir yerinde kadın olan "Neşe'yle birlikte size şarkı söylememizi ister misiniz?" diyor ve seyircilerden çıt çıkmıyor. Seyircilere sırtı dönük, eski tip bir koltukta oturmakta olan ben de, bu olayın üzerine, başımı hafif onlara doğru çevirip dilimi çıkararak "Peh." gibi bi' ses çıkarıyorum. Ardından seyircilerden bazılarının bunu saygısızlık olarak addedip homurdandığını duyuyor ama önemsemiyorum. Sonra gösteri bitiyor. O an kimseden bir şey duymamış olmama rağmen her nasılsa o kadının, adama aşık olduğunu bir şekilde biliyorum ama neden erkek kılığında gezdiğini ben de bilmiyorum. Gösteriden sonra 6 kişilik arkadaş grubumla arabaya atlayıp başka bir şehirdeki bar türevi bir yere gidiyoruz eğlenmek için. İçerisi bana fazla gürültülü geldiği için dışarı çıkıp yolun karşı tarafına geçiyorum. Yaşlı bir adamı iki eli dolu şekilde yürürken görüyorum ve hızlı hızlı yürüyerek ona yetişip yardım etmek istediğimi söylüyorum. Adamın sol elindeki poşeti alıyorum ama sağ elindekini vermek istemiyor bana. O şekilde yürürken bir grubun yanından geçiyoruz. Grubun rehberi oranın belediye başkanıymış güya ve bizi göstererek "Şehrimizde artık bu şekilde gençlerin yaşlılara yardım ettiği pek az görülüyor. Kimse kimseye güvenip yardım etmeye yanaşmıyor." diyor. Onları geçince yanımdaki amcayla muhabbet ediyoruz biraz. Bana teşekkür ediyor. Ben de o şehirde yaşamadığımı ama arkadaşlarımın bir kısmını orada yaşamaya ikna edebileceğimi düşündüğümü söylüyorum. Bir süre yürüdükten sonra adama daha fazla ileri gidemeyeceğimi söyleyip ayrılmak istiyorum. O da teşekkür ediyor bir kez daha ve elimdekileri alıyor. Sonra yolun karşısına geçmek istiyorum tekrar. Adam da peşimden gelmeye kalkışıyor. Onu görünce karar değiştirip yolun geldiğimiz tarafına dönüyorum. Sonra adam, "Benden şüphelenmiyorsun, değil mi?" diyor. Ben de "Aslına bakarsan şüpheleniyorum." diyorum. "Çoktan anlamıştın zaten." diyerek sırıtıyor ve bana vermek istemediği poşetin içinden bir silah çıkararak peşimden koşmaya başlıyor adam. Arkadaşlarımın hâlâ içinde olduğu barın karşısına geldiğimde adam da bana yetişmiş oluyor fakat o beni vuramadan başka biri onu vuruyor. Yere düşüşünü seyrediyorum bir süre ama kan görmüyorum. Sonra gösteriyi sunan adamın oğlu olan çocuk yanıma geliyor ve gösteriyi sunan kadının kalp krizi geçirip hastaneye kaldırıldığını söylüyor. Tam bu anda da bir polis ifademi almak için yanıma geliyor. Adama durumu izah edip arkadaşımla arabaya biniyorum ve hepimiz hastaneye giderken uyanıyorum.

Bunu yazdıktan sonra yayınlamaktan vazgeçmişim, kıyıda köşede durmasın dedim yayınlamaya karar verdim. Eh, n'apalım beynim hikaye yazmaktan asla vazgeçmiyor.

Oct 28, 2012

karikatür gibi insanım vesselam.

Rüyayla gerçeği karıştıran insanı anlarım. Yeri gelir, hak da veririm. Rüyası çok gerçekçidir, bilinçaltı karmaşıktır vesaire... Ama rüyasında dinlediği şarkıyı sabahın beşinde uyanıp söylemeye devam eden bir bendenizi anlayamıyorum. Hayır, tamamen kendime geldiğimde ben bile garipsedim durumu; odada biri olsa yaşayacağı şoku düşünemiyorum. Kapkaranlık bi' oda. Uyuyan bir insan evladı. Bir anda doğrulup gözler kapalı vaziyette şarkı söylemeye başlıyor falan.
(Söylediğim şarkı da şu yalnız.)
Zaten nasıl bir bilinçaltına sahipsem artık, ondan önceki gece de arkadaşım yere düşüp kırılıyordu. Evet, kırılıyordu. Boynu kırılıp yüzü sırt tarafa dönüyordu falan, pis pis işler. Ve ambulans bulamamamız dolayısıyla kızın parçalarını toplayıp trenle hastaneye gitmeye çalışıyorduk. Buraya kadar okuduklarınız çok da anormal gelmedi mi? Peki, kucağımda arkadaşımın parçalarıyla bindiğim trenin lunaparklarda bulunan ve aynı raylarda dolanmaktan başka pek bir işe yaramayan o kocaman korku trenlerinden olduğunu söylesem? 
Tanrım, lütfen Neşe'ye biraz akıl fikir..........
Kendimim diye istiyorsam n'olayım.

Başlığa atfen: Ersin Karabulut arkadaşım olsa, Sandık İçi için malzeme sıkıntısı gibi bi' derdi kalmazdı adamın.

Aug 3, 2011

Rüyamda,

Ormanlık bir yerde, arkadaşlarımla eskiden çekildiğimiz fotoğrafın aynısını çekilmeye çalışıyorduk. Ama çeken kişi -kimdi hatırlamıyorum- sadece beni çekiyordu. Sonra sanırım piknik yapmak için bulunduğumuz yerden ormanın iç kısımlarına doğru ilerliyorduk. Karşımıza dev laleler çıkıyordu -ve bu andan itibaren onları minibüs camından izlemeye başlıyorum- Elimde telefon var, birine mesaj atıyorum "Burada dev laleler var, fotoğrafını çekip sana atacağım." diye. Ama sonra ben fotoğrafı çekemeden telefonum çalınıyordu. Minibüste de en arkadaki dörtlü koltukta Ebru Gündeş, menajeri ve yaşlı bir teyze oturuyordu. Ebru Gündeş şarkı söylüyordu, minibüstekiler de dans ediyordu. Ama hiçbir şarkının sonunu getirmiyordu. Sonra önlerden bir çocuk Ebru Gündeş'e kötü bir şey söylüyordu, Ebru da ağlamaya başlıyordu. Menajeri ve teyze Ebru'yu teselli etmeye çalışıyordu ama Ebru şoförü durdurup arabadan iniyordu. Sonra yağmur başlıyordu ve o anda birisi benim montumla ayakkabılarımı da çalıyordu. -rüyalarımda genelde yalınayağımdır zaten- Derken, telefonumu buluyordum. Ve minibüs inanılmaz güzel yerlerden geçmeye başlıyordu. Etrafta tek bir bina bile yoktu. Dağlık bir yerde ilerliyorduk. Sonra minibüse küçük bir kızla birileri daha bindi. İnsan gibi görünüyorlardı ama aslında insan olmadıklarını hepimiz biliyorduk -nedense-. Manzaraları hayran hayran izlerken birden inmem gereken yerden ileri gittiğimi farkediyordum. Şoföre söylediğimde o da son durakta inip, ters yöne giden minibüse binebileceğimi söylüyordu. Sonra en arkadaki yaşlı teyzeye son durakta ne olduğunu soruyordum, o da naylondan bir ev olduğunu söylüyordu. Ayağımda beyaz çoraplar vardı ve ben minibüsten inince ıslanıyorlardı. Durakta insan gibi görünen ama insan olmayanlarla beklemeye başlıyorduk. Ben onlarla konuşmaya çalışıyordum ama benimle iletişim kurmaktan çekinir gibi bir halleri vardı. O anda yine sahne değişiyordu ve bizim okulun kapısının önünde buluyorduk kendimizi. Ama sanki hiçbir şey olmamış gibi minibüs beklemeye devam ediyorduk. Sonra okulda arkadaşlarımı görüyorum, gidiyorum sarılıyorum falan derken minibüse binip terminale ulaşıyordum. Yürürken ayaklarıma bakıyordum ve bir anda ayakkabılarımın ayağımda olduğunu farkediyordum. Rüyamdan hatırladığım son sahne de bu.

Jul 22, 2011

Rüyamda,

Gülse Birsel, teyzemdi ve iyi tarafı temsil ediyordu. Bunun yanında bir de halam vardı ki o; kıskanç, fettan, her şeyde kendini ön plana çıkarmaya çalışan siyah saçlı, beyaz tenli, mavi gözlü bir tipti. Ve bu ikisi de gazeteciydi. Sonra ben teyzemi yapacağı röportaj konusunda uyarıyordum. Çünkü halamın hain planları vardı. Teyzem de Beirut grubuyla röportaj yapmaya karar veriyordu. -Ne alakaysa- grup üyeleri İstanbul'a gemiyle geliyorlardı ve onları karşılıyorduk. Ama ve lâkin, Zach aralarında yoktu. Tam o anda Zach ve halam arabayla yanımızdan geçiyordu. İşin kötü yanı, halamın gelinlik Zach'in damatlık giymiş olmalarıydı. Biz evlendiklerinin şokunu henüz atlatabilmişken, ben halamlara gidiyordum. Sonra Zach'e her şeyi anlatıyordum. Halamın gerçek yüzünü o da çok geçmeden görüyordu zaten. Sonra böyle duygusal bir anda, Zach'e ona nasıl hayran olduğumu anlatıyordum. O da bana bakıp gülümsüyordu. O anda Zach dedeme dönüşüyordu. Ben de "Benim için fazla yaşlısın." deyip çekip gidiyordum.

Jul 11, 2011

Bir gecede görülebilen rüya sayısının üst sınırı var mıdır? Varsa nedir?

Bence bilimadamları oturup rüyaların 7,8 saniye sürdüğü konusunu tekrar araştırmalı. Çünkü ya tezlerinde var bir anormallik ya da bende. Dün gece resmen 2 film uzunluğunda 5,6 tane rüya gördüm. Sonuncusunda bir otelin denize karşı bir odasının balkonunda bir sandalyeye oturmuş, bacaklarımı da balkonun demirine uzatmıştım. Akşam güneş batarken ve rüzgar sıcak sıcak esmeye devam ederken yanıma çok tatlı, sarışın, renkli gözlü bir kız çocuğu geliyordu -ki tahminen yedi sekiz yaşlarındaydı.
"Ne kadar güzel bi' şeysin sen öyle!" diyordum.
O da bana suratını buruşturarak "Sen de fena sayılmazsın." diye cevap veriyordu.

May 14, 2011

Rüyam Hayrolsun.

Rüyamda bir öğrenci yurdunda kalıyordum. Kuzenim de vardı. Sonra onunla photoshop yapmaya başladık ama program hata verdi biz de üzülerek kapatıp fotoğraflara bakmaya başladık. Fotoğraflardan birinde, iki tane genç kız dağlık bir yerde arabalarıyla okula gidiyorlardı. (Görünürde okul falan yoktu da, beynim öyle kurguladı o an.) Sonraki karede ise aynı araba -petrol yeşiliydi rengi, koltukları ise bej- uçurumun dibinde, düşmek üzere ve arkasında da buldozerimsi bir araç. Ben direk çığlığı bastım: "Aa! Bu arabanın önünde bizim arabamız vardı o an. Biz gidiyorduk annemle!" diye. (Bu da başka bir rüyadan ama cidden öyleydi.) Sonra "Hadi gidip bakalım" dedim ve kuzenimle oraya gittik. Ama uçurumun kenarı değil, cami gibi bir binanın olduğu gösterişli bir yerdi. Dar yollar vardı, güzel ve eski binalar arasında. Biz de arabamızı oraya parkedip yürümeye başladık. Ama nedense ben elimde pimapen camlara takılan bir sineklik taşıyordum. Kuzenime arabaya dönüp bunu bırakmamız gerektiğini söyledim. Başta "Olmaz kuzen ya araba çizilir." dese de tamam dedi sonra, gittik. Rüyamda hâlâ araba olduğunu sanıyorum ama görüntü itibari ile yüksek ahşap bir kapı ve beyaz duvarlardan ibaret bu "araba". Ve asma kilidi var! asma kilidi açtıktan sonra da iki kilit daha açmalısınız. Kapıyı açıyoruz. İçinden depo gibi bir yer çıkıyor ve bir de yukarı doğru uzayıp giden bir merdiven! Biz sinekliği bırakırken anahtarlardan biri merdivenin arasına düşüyor. Ben alıyorum. 3 anahtar var. İkisini kuzenime veriyorum. Birini ben alıyorum. Tam o anda arkamızda birkaç Nazi askeri beliriyor. Bir şeyler konuşuyorlar, ben de korkuyorum. Sonra beni vuruyorlar. Ölüyorum galiba, sonra uyandım.

Nov 16, 2010

Bayram bayram gördüğüm rüyaya bak.

Rüyamda ygs'ye girdim. Hem de dershanede. Sonra meğer ben geç kalmışım sınava. Yarısını falan anca yapabildim. Puanlar açıklandı. 158 geldi benim puanım. Barajda 160mış. Ben ağlaya ağlaya beni bi' daha sınav yapın diye müdürün odasının yolunu tuttum. Yalvardım yakardım ama sınav olamadım. Çok kötü bi histi ulan, asla yaşamak istemiyorum. Ders çalışma aşkı geldi resmen. Saçlarım da tutam tutam dökülüyo zaten, stresten midir nedir. Ne biçim iş anlamadım.

Oct 24, 2010

Dream on.

Rüyamda gördüğüm bir şeyler yüzünden çok garip hissediyorum ama ne gördüğümü hatırlayamıyorum. Bu garipliğin nedeninin rüyamdan kaynaklandığını da az önce bir resme bakınca hatırladım. Sanki yavaş yavaş her şeyi hatırlayacakmışım gibi ama hatırlayamıyorum.

Aug 7, 2010

in joy and sorrow.

Geçen gece bi rüya gördüm. Çok güzeldi.
Linkin Park odamda konser veriyodu! Chester bana Türkçe "merhaba!" dedi ve sırıttı. Bense erimekle meşgul olduğumdan cevaplayamadım bile, sadece baktım. Muhtemelen bu an gerçekten yaşanmış olsaydı vereceğim tepki buydu. Konser bitiminde tam oradan ayrılıyorum ki, "amantanrım! Fotoğraf çekilmedim." diyorum ve koşa koşa binaya dönüyorum. Bi opera salonuna giriyorum, her yeri arıyorum ama yok! Sonra bi zenci geliyo yanıma, adını hatırlamıyorum şimdi. Ünlü o da. Gösteri başlayana kadar benimle fotoğraf çekilebilirsin çok canım sıkılıyor diyor ve bi sürü manyak foto çekiliyoruz. Sonra o da teşekkür edip gidiyor. Ah Chester 2 dk bekleyeydin iyidi..

Dün gece ise annemle babam yeniden evleniyordu ve benim giyecek kıyafetim yok derken, başka bi rüyada aldığım elbise aklıma geldi. Hemen onu giydim. Gerçekten harika ve orijinal bişey.  Görseniz siz de beğenirsiniz. Sonra da kraliçeye piyano çaldım o elbiseyle. Ama piyano çok garipti. Böyle küçük ve ahşap tuşları vardı. Sesler biraz tok çıkıyodu ama dokuları hissedebilirdiniz. Ve ben o piyanoyu sevdim. Küçük ve yeşildi.

Rüyalarda yaşamaya başladım sanırım... Ve bazen -belki de bu yüzden- bazı olayları rüyamda mı gördüm yoksa gerçekten yaşadım mı ayırt edemiyorum.

Aug 1, 2010

rüyamda...

Babaannem aslında insan yiyen bi canavarmış. Beni ve bütün arkadaşlarımı yemek için peşimize düşmüştü. Sanırım İrem'i ve bikaçımızı da yedi. Ben ve kuzenim kaçtık. Sonra babamı da etkisi altına aldı, babam bizi tınlamamaya başladı. Öyle işte, ölmedim ama ben.

sanırım bi yerlerim açık kalmıştı.

.

Jul 17, 2010

dont you cry.

Dün geceki rüyamda daaa.. Kraliçe olmuştum. Çok güzeldi. Koca bi sarayım, koca bi kütüphanem vardı. Kralın suratını hatırlamıyorum pek ama. Sonra biz tahtta otururken dışardan sesler geliyodu. Kapıyı aralayıp bakıyodum. Bi kız habire kan kusuyodu. Bana bi kitap lazım oluyodu. Onu aramaya gittiğimde çok az kitap kaldığını farkediyodum falan. Çokta hatırlamıyorum ama kan, rüyayı bozarmış sanırım. Olsun ben sevdim. Kraliçe olmak güzelmiş:D

Jul 15, 2010

Neşe'nin garip ötesi rüyaları ve Ay'la tanışmak.

Çok garip bi rüya daha gördüm.Ay, ne isterse o oluyodu. Mesela ay'da anahtar resmi çıkıp yere düşüyodu. Bizim de evde anahtar kapıdan çıkıp yere düşüyodu. Sonra basket sahasında potaları falan devirdi. Sonra aydaki kadın bize geldi. Ay bize geldi. Sarışın, çok beyaz tenli, kırmızı ruju var. Siyah pullu bi tulum giymiş, bütün bedenini saran. Parlıyo. Sonra konuştular. Toplumsal konular falan.. Bu arada biz nedense Trabzon'dayız bu olaylar olurken. Duhan falan da var. Sonra camdan bi lunapark görünüyo. Havai fişek atıyolar. Gondolun üstüne falan düşüyo. Ay, "birilerini öldürcekler" diyo. Sonra ben de evden inip bakıyorum kim napıyo diye. Arkadaşımın babası havai fişek atıyo. Sonra eve geliyorum anlatıyorum falan. Ondan sonra ay gidiyo. Burdan sonra da başka bi rüyaya geçtim zaten. Film izlemekten daha eğlenceli hâle geldi benim için uyumak..

Jul 3, 2010

rüya*

Dün gece çok güzel bi rüya daha gördüm. Böyle dağlık taşlık bi yerde kalıyoduk kuzenimle. sonra orda bi adamla bi çocuk bize yardım ediyodu çünkü hiç yiyeceğimiz yoktu. Bizi öldürmeye çalışan insanlar vardı. Tam adam beni vurucakken, silahları değişelim diyodu. Benimkini alıyodu. Onun silahı boş çıkıyodu. Bnimkindeyse son 1 mermi kalmış. Şu işe bak tek mermim var diyip silahı tam anlıma dayayıp, horozu kaldırıyodu. Sonra o çocuk, ama ben de çok var diyip adamı vuruyodu. Sonra ben silahımı alıyodum. Adam hala kıpırdanıyodu tam kalbinden vuruyodum. Sonra gidiyoduk falan filan böylee bişey:D daha uzun da hatırlamıyorum.

Jun 28, 2010

Saçmalama ustası JoyGoldenhand'ın klavyesinden...

kabuslarım geri döndü. bütün gece jül sezarla uğraştım ya. tamamını anlatamıcam, çok uzun ama bi bölümünde elimi sivri bi yere çarpıyodum. canım yanıyodu falan. sabah kalktığımda istemsiz olarak ilk iş elime baktım. ilginç dimi, o yeah.
evde kimse yok, yapıcak bişey yok, dışarı çıkmak ölüm gibi bu sıcakta. öff sıkılıyorum.
sonuç olarak, aç karna çilekli soda içerek intihar ediyorum. bakalım kaçıncı litreden sonra ölücem :b

Jun 26, 2010

Kâbus gördüm!

yazla birlikte bozulan uyku düzenim sayesinde yeni kabuslara yelken açtım. bu geceki ya da günki demeliyim, çünkü sabah 6da yatıp öğleden sonra uyanan bi bünyeyim. işte herneyse.. bu defa ki kötüydü. başını hatırlamıyorum ama provalardaydım. mola verildiğinde deli gibi canım dondurma istiyodu ve ben kantine gittiğimde orda koca bir burger king buluyodum. sonra yiyodum yiyodum ama dondurma istediğimde bana KÜLAH DONDURMA KALMADI! diyolardı. inanabiliyo musun? sonra algidaya koşuyodum. ama o da ne SEVDİĞİM HİÇ Bİ DONDURMA KALMAMIŞ!! sonra sokaklara atıyodum kendimi. dondurma bulmak ümidiyle... sonra bi yerde bi dondurma buluyodum. ve bil bakalım ne alıyodum? -işte burda süper hayal gücüm devreye giriyorr- CORNETTO GOLD... vay anasını sayın seyirciler:) magnum golddan sonra bunu da yaparlarsa patentini isterim. ama beğenmedim cornetto gold'u. çok küçüktü. fiyatı da 1,70 kr :DDD valla hatırlıyorum bu önemsiz ayrıntıları nedense:))))